top of page

On İki Tablodan Oluşan Film: Hayatını Yaşamak

  • Yazarın fotoğrafı: Bibliyofil'm
    Bibliyofil'm
  • 17 Ağu 2024
  • 3 dakikada okunur

ree

Fransa'nın usta yönetmenlerinden, Fransız Yeni Dalga Akımı' nın ustası Jean-Luc Godard‘ın ilk dönem filmlerinden biri olan 1962 yapımı Hayatını Yaşamak (Vivre sa vie: film en douze tableaux) filmi, eşi olan Anna Karina'yı (Nana) ikinci kez başrollere taşıyor.


Nana'nın kendini bulma yolculuğunu on iki tablo şeklinde beyaz perdeye taşıdığı bu filmde, klasik sinema anlatısının sınırlarında dolaşarak yeni bir dil geliştiren Godard izleyicisine önemli dersler vermeyi ihmal etmiyor.


Montaigne’nden alıntı yaparak ‘’Her şeyini başkalarıyla paylaşsan da özünü kendine sakla.’’ sözüyle açılışını yapan film Nana’nın kamera karşısında farklı açılardaki mimiklerini,bakışlarını izleyiciyi filme dahil etme noktasındaki olaganüstü değişkenliği ile yabancılaştırma tekniğini ustalıkla yansıtıyor.

ree

İzleyicisini filmin içine davet eden usta yönetmen özgürlüğünü arayan genç kadının başından geçenleri bölüm bölüm anlatırken karakterle bir bütünleşme içerisine girme ihtimali taşıyan meraklı izleyecilerin takibini kameraya doğru kapanan perdelerle, aniden çevrilen dik bakışlarla sunuyor.


Brechtyen anlatı tekniği ile bir yandan izleyiciye edebi bir roman okunuyormuşçasına hissi de yaşatan film, her parçayı kendi içerisinde on iki ayrı tablo haline dönüştürüyor.


İlk sahnede eşi Paul'den (André S. Labarthe) ayrılmayı düşünen Nana'nın ayrılık konuşmasını yaparken hikayeye dışarıdan bakan gözler şeklinde dahil oluyoruz.


Montaigne’nin sözlerinden ‘’kendine saklayacağı özün’’ peşine düşen genç Nana, ayrılık sonrası her geçen gün bedenine, bilincine ve hazzına biraz daha yenik düşecek ve tedirgin edici yanıtsızlık altında, Paris’in kaldırımlarında ara sokaklarda otellerde özgürlüğüne, yabancı erkeklerin kolları arasında kendini bulacaktır.


Bu yenik düşüşü genç bir kadının kendini arama yolculuğu esnasında fahişe olması sonucu ekseninde değerlendirmek, varoluşçu sorgulamayı beraberinde getirecek ve usta yönetmen Godard için haksızlık ve ayrıca salt bir yanlış olacaktır.


ree

Yaşadığı dönemin toplumsal siyasal ve sosyal çevresine atıfta bulunmaktan geri durmayan Godard, arayışın eşiğindeki Nana karakteri ile kadının arzu nesnesine dönüşmesine vurgu yapacaktır.


Nana filmde bir konuşmasında şunları diyecektir; ‘’ Bence yaptığımız her şey bizim sorumluluğumuzda, özgürüz çünkü. Elimi kaldırıyorum, ben sorumluyum. Başımı çeviriyorum, ben sorumluyum. Sigara içiyorum, ben sorumluyum. Üzgünüm; ben sorumluyum. Bazen sorumluluğu unutsam da hayat bu. Ve özgürlükten kaçış yok. Hayatın tadını çıkaracaksın bu durumda. Ne de olsa sonunda her şey olacağına varıyor. Mesaj mesajdır, tabak tabaktır, erkek erkektir. Ve hayat, hayattır.’’


Filmin sonlarına doğru Nana’nın masasına oturduğu Jean-Luc Godard’ın felsefe hocası Brice Parain ile sohbeti suskunluk ve aşk üzerine yaptıkları hasbihalde Parain’in etkileyici şu sözünden;“Neyi sevdiğinden emin olmak için ihtiyacın olan şey ise, olgunluktur.“ etkilenip bir anda kendimizi olgunlaşmış kendini bulmuş ve özgür hissedeceğizdir.


Godard'ın seyirci ile kahramanlar arasında çizmekte olduğu sınır, filmin sonlarına doğru daha da derinleşerek kendisini inceden bir espiriye bırakacaktır. Filmde olan kurgu, iç -dış ses, arka plan gibi ögeler, yönetmenin Fransız sinemasında beslendiği yenilikleri kullanma noktasındaki ustalığını bir kez daha gözler önüne serecektir.


Bazen trajik,dram bazen bir yaşam öyküsünü gözler önüne seren film, felsefe,edebiyatı ve müziğide içine alacaktır. Tıpkı puzzle parçası gibi bir araya getirilip çekinmeden dağıtılan ve toplanan görsel bir deneyimi izleyiciğe sunacaktır.


ree

Filmin son sahnesinde yani on ikici tabloda müziğin ön plana çıkarıldığını duyarız.

Nana'nın ölüme yaklaşımıyla sonlanacak olan hayat öyküsünü adeta bir önceki tabloda Nana’ya Edgar Allan Poe’nun Oeuvres Complétes’ini okuyan bir adam üzerinden hissediyoruz.


Şairin The Oval Portrait isimli kısa öyküsünden okunan bölüm bize Nana’nın ölümünün yaklaştığı fikrine gittikçe yaklaştırır. Filmin sonunda Nana küçük bir çatışma içinde kalarak kısacık ömrüne gözlerini kapatmış olur.


Tablo bir: Bir bistro- Nana Paul’dan ayrılmak ister – Pinball

  • Tablo iki: Plak dükkanı – 2000 frank – Nana kendi hayatını yaşar

  • Tablo üç: Konsiyerj – Jeanne d’Arc’ın Tutkusu – bir gazeteci

  • Tablo dört: Polis- Nana sorgulanır

  • Tablo beş: Uzak caddeler – ilk adam – otel odası

  • Tablo altı: Yvette – banliyöde bir kafe – Raoul – makineli silah ateşi

  • Tablo yedi: Mektup – tekrar Raoul – Champs Élysées

  • Tablo sekiz: Öğleden sonraları – para – lavabolar – haz – oteller

  • Tablo dokuz: Genç bir adam- Nana mutlu olup olmadığını merak eder

  • Tablo on: Kaldırım – bir adam – mutlulukta neşe yoktur

  • Tablo on bir: Place de Chatelet – yabancı – akılsız filozof Nana

  • Tablo on iki: Tekrar genç adam – oval portre – Raoul Nana’yı satar


Yeni Dalga Akımı'nın kurallarını baştan yazan yönetmen Godard tarafından dünya sinemasına kazandırılmış eser,hayatı yaşamaya,öğrenmeye çalışan bir genç kadının, kuş telaşı niteliğindeki ruhuna çöken derin yaşamını izleyiciyle buluşturuyor.



Yorumlar


bottom of page